top of page

Kitap Çalışmaları

jbb5.bmp

İsa Mesih’in Esrarı

Ruh, Kelime, Hikmet

İsa Mesih’in Esrarı adlı bu belgesel eserin amacı “Gerçek İsa kimdi?” sorusunun cevabını bulmak ve yüzyıllarca süren çarpıtma, saptırma, yozlaştırma, karartma ve ruhsal, siyasal ve maddi iktidar amacı ile istismar konusu yapılan ve de imgeleştirilen İsa olgusunu, aydınlatmak ve varlığı hakkındaki tüm olasılıkları bütün boyutları ile ele alarak tüm açıklığıyla ortaya koymaktır. Belgeselimiz bu çok boyutlu konuyu birbirini takip eden sırasıyla şu soruların cevaplarını arayarak inceleyecektir: İsa Mesih gerçekte kimdi? Mitolojik bir ilah mı? Esrarengiz bir mistik mi? Kurtarıcı bir Mesih kral mı? Yoksa kutsal bir peygamber mi? Bu soruların cevaplarının bizi onun esrarının çözümüne götürmesini umuyorum.
Bu belgesel kitap, aynı zamanda konuyu merak edenler ve daha derinleşmek isteyenler için oldukça geniş bir araştırma çerçevesi, zengin kavram, isim ve referans listesi de sunmaktadır. İlgilenen okuyucunun, kendi idrak düzeyinde ve ilgi yönünde, merkezden çevreye ve tekrar çevreden merkeze doğru çok boyutlu bir kavrayış yaşayabilmesini diliyorum. Buna yardımcı olmak ve sınırlı zihin boyutlarını aşmak için, bu kitapta görsel öğelere ve sanatta sembolizmin başyapıtlarına da yer verdim.


Şimdi sizleri İsa’nın hikâyesini paylaşmaya davet ediyorum. Bu hikâye sanılanların sanılanın aksi olduğu, akislerin de aslında o sanılan olmadığı kadar karışık ve bir o kadar da zevkli ve gizemlerle dolu bir hikâyedir. Bu davet sizi mitolojik ilahların, mistik öğretmenlerin, münzevi filozofların, iman etmiş rahiplerin gizemli dünyasına götürecek ve aynı zamanda karşınıza muhteris imparatorları, dinî iktidar hırsı ile Tanrı’dan uzaklaşmış kiliseleri ve örgütlenerek dünya iktidarı mücadelesine girişen gizemli örgüt, komite ve tarikatları çıkaracaktır. Bunların hepsi de sevgili İsa’nın hikâyesinde yüzyıllardır başrol oynayan oyunculardır.

Hayatım boyunca kitap yazıp yayınlamaya hiç tevessül etmedim çünkü talebe yetiştirmekten başka hiçbir gayem olmadı. Benim kanaatim şuydu ki “bir talebe yetiştirmenin kendisi bir kitap yazmaktır”. Her talebe canlı bir varlıktır, benimle karşılıklı bilgi teati eder hem öğrenir hem de öğretir, ben işte uzun yıllar bunu tercih ettim. Bana göre yetişen talebenin kendisi yazılmış bir kitaptı ve daha sonra o da kendi kitabını yazmaya devam edecekti.

 

Gerçekten de ilmi araştırmalarımın tamamı danışmanlıklarını yaptığım talebelerim tarafından yüz seksene yakın mezuniyet tezi şeklinde yayınlanmıştır. Bunların arasında doçentlik, doktora ve lisansüstü tezleri vardır ve hepsi de bir kitap niteliğindedir.

 

Ama şimdi olgunlaşan düşüncelerimin gelecek nesillere intikal etmesi faydalı olacaksa, bu benim için hayatımın en önemli görevinin yerine gelmesi anlamına gelecektir.

 

Hayatım boyunca yaptığım ilmi çalışmalarımın sonucunda bir sentez yaparak ikna olduğum ve Bağlılık ve Bağlanma adını verdiğim teorimin özeti şudur: Bağlılık sistemi bütün evreni dört temel denge içinde birbirine bağlar. Bunlardan ilki metafizik olgular ve kainattaki evrensel dengedir, diğeri insanın dengesidir, bir diğeri toplumun en küçük nüvesi olan ailenin ve tüm toplumun dengesi olup, dördüncüsü de tabiatın dengesidir.”

 

Denge evrendeki en önemli faktördür, bütün tarihin özü dengelerin savaşıdır, yani dengesizlikten dengeye ve dengeden dengesizliğe doğru bir gidişat vardır. Denge bozulunca yeni bir denge oluşur. Peki bu yeni denge ne arayacaktır? “Uyum”. Eğer yeni dengede uyum olmazsa, o durum dengede kalamaz ve orada istikrar da olmaz. O halde uyum bir süreçtir.

 

Bu üç aşamalı süreçte karşımıza çıkan tez insanın ilkel şeklidir, antitez de insanın gelişim şeklidir, sentez ise evrenselleşmektir. Bağlılık Kuramının özünün esası ve temeli de şudur: Evrensel hareketi günümüze kadar getirmek ve insan, toplum, tabiat ve tabiatüstü olgulara ait bilgileri birbirine bağlamak ve bir bütün meydana getirmektir.

ÜSTAD

ALİ MİLANİ
 

Hazırlayan ve Düzenleyen Dr. Cemal Milani

Nadir_Divan_begi_medrese.jpg

MİTRA’DAN, MEHDİ’YE

ZERDÜŞT’TEN, HUMEYNİ’YE

İRAN

Ayet, Rivayet, İmamet, Siyaset

İsa Mesih’in Esrarı adlı belgeselim için teolojik, teosofik, felsefi, mitolojik ve politik konularda yaptığım araştırmalar beni birçok kez İran’a yani atalarımın kültürüne götürmüştü. Bu yüzden o belgesel henüz bitmeden bu eseri yazmaya karar vermiştim. Bence bir araştırmacı bir konuya neden ilgi duyduğunu hem bilinç üstü hem de bilinç altı boyutlarda mutlaka sorgulamalıdır. Ben bu sorgulamayı yaptığımda cevabın bizzat İran isminde gizli olduğunu fark ettim. Mutlaka herkesin bu ismin taşıdığı anlam ile ilgili bir ön kanaati vardır ama benim için bu isim, çok boyutlu ve çok fazla anlam ifade ettiği gibi bu anlamları da gizemli buluyorum ve yine yeniden bir esrarı çözmek, kendime açıklayabilmek ve bulduğum anlamı okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Şimdi sizleri benimle binlerce yıllık bir kültür deryasının derinlerine dalmaya ve nefesimizi tutabildiğimiz kadar orada kalıp soluksuz bir şekilde mana incisini aramaya ve onu bulup çıkarmaya davet ediyorum. Bu mana bir gizemin ifadesidir aslında, bu gizem ise, bir kültürün ilahi ve beşerî kaynaklardan nasıl beslendiği, onu fiziki ve metafizik boyutlarda hangi olguların şekillendirdiği ile ilgilidir. Bu esrarı çözmek için ruhani ya da manevi boyutta, dünyevi ya da maddi alemde kültürü, neyin nasıl etkilediğini sorgulayıp sonrasında ne olduğunu anlamaya çalışacağım. İşte bana göre bu boyutların hepsi de tek bir ismin manasında saklı ve aslında o isim adeta mitolojik bir varlık gibi farklı idrak seviyesindekilere farklı anlamlar ifade ediyor. O isim İran ve bu belgesel bu isim hakkında yazılmaya başlandı.

Sizleri ne mi bekliyor? Her şeyden önce farklı bir yaradılış hikayesi, kutsal bir peygambere vahyedilen ilahi bir din öğretisi, bu dinin öncesinde Aryan halklarının kültürü ve sonrasında bu kültüre ne olduğu. Yine bu dinin antik dönemin ilk büyük imparatorluğundaki konumu, dinin temsilcileri ile siyasetin temsilcileri arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin kültüre yansımaları. Neden ve kimden mi bahsediyorum kadim Mazdayasna dininden yani bir başka ifade ile Zerdüştilikten ve antik Pers İmparatorluğundan. Peki başka neler anlatacağım, Avesta’dan başlayıp Şahname’de son bulan iki bin yıllık bir devreyi, güçlü Zerdüşti rahipleri yani mubedleri, büyük kralları ve kahramanları ile İran tarihini, efsanelerini ve mitlerini.

Sonrasında İslam’ı anlatacağım ardından İran’ın İslamlaşmasını ve İslam’ın İranlılaşmasını yani Şii İslam’ı bir başka ifade ile Zerdüştilikten sonraki yeni İran dinini sizlere anlatacağım. Şiilik bence bir İslam mezhebinden öte bir inanç sistemi, tarihi, zahiri ve batıni yönleri, gizemleri, felsefesi ve mitolojisi ile başlı başına İslam’ın en bütünsel hali gibidir. Bu sistemin merkezinde bulunan İmamların ve İmamzadelerin eşsiz hikayelerini ve bu dokunaklı hikayelerin nasıl bir mite dönüştüğünü ve hala yaşatıldığını açıklamaya çalışacağım. İran’ın bu yeni inanç sisteminde Şii din alimlerinin yani ulemanın hangi temele dayanarak bu kadar güçlü ve etkili olduğunu bu gücün ve etkinin günümüze kadar nasıl devam ettiğini açıklayacağım. İslam sonrası İran’da hâkim olan hanedanları, şahları ve önemli siyasi, dini ve ilmi şahsiyetleri de anlatacağım. İran’ın yakın tarihinde gerçekleşen tüm önemli sosyal ve siyasal olayları, Meşrutiyet Devrimini, Milli Cephe hareketini, İran İslam İnkılabını ve Cumhuriyet dönemini, arka ve ön plandaki tüm detayları ve kişileri ile birlikte işleyip ortaya koyacağım.

Tabii İran’ın özel inanç sisteminin zahiri yönünü anlattığım gibi felsefi yönünü, batıni öğretiyi, hikmet geleneğini, mistisizmi, ezoterizmi ve tabi ki sufiliği de anlatacağım. İranlı filozofları, sufileri, şeyhleri, tarikatları ve ekolleri anlatacağım. İran isminin manasını anlatmaya çalışırken bu mananın gizemini süsleyen edebiyat ve sanattan Firdevsi’den, Hafız’dan, Sadi’den, Hayyam’dan, Attar’dan, Rumi’den ve çok daha fazla şahsiyetten söz edeceğim. Bu özel ismin ifade ettiği külli kültürün içinde büyüyen edebiyatın ve sanatın neyi neden ifade ettiğini, nasıl büyüdüğünü ve toplumu nasıl ele geçirdiğini açıklayacağım.

Gizem demişken esas konuyu sona sakladım evet size Mehdi’yi anlatacağım. İranlıların, Hz. Muhammed’in Ehl-i beyti’nin neden taraftarı olduğunu, İmamların yasını neden hala tuttuğunu ve İran’da mesiyanik tutkunun yani zamanın sonunda Hz. Muhammed’in soyundan gelecek olan kurtarıcı İmam Mehdi beklentisinin neden bu kadar güçlü olduğunu açıklamaya çalışacağım. Kadim İran dinindeki Mitra inancından bahsedeceğim, Hıristiyanlık ve Yahudilikteki kurtarıcı Mesih olguları ile Şiilikteki kurtarıcı Mehdi olgusunun kültürel köklerine ineceğim ve mukayeseli olarak bu olguları sorgulayacağım.

Kültür kelimesi aslında din, mit, siyaset, sanat ve tarihin bir bütünüdür ama bu bütün, fizik alemde kendiliğinden şekillenmez. İlahi alemden gelen etki onu şekillendirir ve tabii fizik alemde olan biten de ilahi aleme iletilir. İşte anlatmaya çalıştığım tam olarak bu olacak ve yeni belgeselin sonunda “İran” isminin, manasını ve mananın gizemini birlikte idrak etmeyi ümit ediyorum.

Gizli Kalmış Bir Alimden Yaşam Bilgisi

Bağlılık Kuramı


bottom of page